Makale & Formül

05-01-2014

Bir Çözelti Klasiği ’RİVANOL ÇÖZELTİSİ’ II

Değerli meslektaşlarım, Rivanol çözeltisi hazırlamamış bir eczacı düşünemiyorum. Gerçekten de fakültede öğrencilik dönemlerimizde laboratuarlarda veya eczanelerimizde eğer hastane eczacısı isek çalıştığımız hastanenin  laboratuarlarında bu çözeltiyi muhakkak en az bir sefer hazırlamışızdır. Hazırlanması basit gibi görünen bu çözeltiyi daha önce 16.12.2012 tarihinde Eczacının Sesi’nde bana ayrılan köşede yayınlamış olmama rağmen  son günlerde çözeltide yer alan maddelerin miktarlarının  hesaplamasında  çeşitli tartışmaların yaşandığı bu preparatı haftanın makalesi olarak belirlemiş bulunmaktayım. ınanıyorum ki bu makale yaşanan tartışmalara son verecektir. SGK'nın reçete kontrolünde görevli meslektaşlarımızdan da gelen sorulara cevap niteliğinde olan bu makale, bildiklerimizi de hatırlatma anlamında önem taşımaktadır.

RİVANOL ÇÖZELTİSİ-ETAKRİDİN LAKTAT ÇÖZELTİSİ-SOLUTIO ETHACRIDINI LACTATIS

Rp

Ethacridini lactas ………    0,1 g

Aqua …..…………………ad …100,0 g

Formülde yer alan etken maddeyi inceleyecek olur isek;

Rivanol-Etakridin laktat-Akrinol-Rivanolum-Diamino 6.9 etoksi akridin; Sarı renkli bir akridin boyasıdır.Alkolde az çözünürken 15 k. suda çözünür. Rivanol pek çok bakteri  türü üzerine öldürücü etki  gösteren antibakteriyel* ve nötr bir antiseptik* maddedir. (antibakteriyel*: Bakterileri tahrip eden veya onların büyümesini engelleyen, bakterilere karşı etki gösteren.)-( antisepsi*: enfeksiyona  yol  açan  mikropları öldürerek veya gelişmelerini engelleyerek enfeksiyonun  önlenmesi.) Sudaki %2'lik çözeltisinin pH'sı 5.5 ila 7.0 arasında değişir .%0.01-0.2'lik çözeltileri veya pomat şeklinde cilt antiseptiği olarak kullanılırken. 1/2000 ve 1/1000 lik çözeltileri gonoreye karşı kullanılmıştır. Yine haricen gargara halinde boğaz antiseptiği olarak ve pomat halinde bazı  dermatozlarda kullanılır. Başta gram-pozitif bakteriler olmak üzere güçlü bakterisid etki gösterir. Rivanol'ün bakterilerin DNA sarmalında baz çiftleri arasına girerek DNA sentezini bozar. Antibakteriyel etkisi bu şekilde DNA sentezini bozmasına bağlıdır. Avrupa Farmakopesi (Ph. Eur. 7)'ye göre  de etakridinmonolaktat sarı renkte kristalize bir tozdur. Işıktan korunmalıdır. Rivanol 15-30°C arasında hava geçirmeyen kaplarda saklanmalıdır.

Rivanol ’ün göze temasından kaçınılmalı eğer toz veya solüsyon göze temas ederse hemen bol su ile yıkanmalıdır. Rivanol’ün  anne karnındaki  bebek için zararlı olup olmadığı bilinmemektedir. Yine Rivanol’ün  anne sütüne geçip geçmediği  veya emzirilen bebeğe zarar verip vermeyeceği  konusu belirsizdir.

Formülün hazırlanması şu şekilde olmalıdır. 

Distile su 10 dk kadar kaynatılıp soğuduktan sonra rivanol ilave edilir ve elde edilen sarı renkli çözelti pilili süzgeç kağıdından süzülerek koyu renkli cam şişede 1 hafta maksimum 10 gün süre ile saklanmalı ve kullanılacağı zaman taze hazırlanmalıdır. Rivanol sıcak suda daha kolay çözülmekle beraber, sıcak suda çabuk bozulacağından suyun soğumasını bekledikten sonra çözündürmek daha doğru olacaktır.

şimdi  SGK’da reçete kontrol eden meslektaşlarımızın standart olmayan uygulamalarıyla reçete kesintilerine neden olan formülün açılımına geçmeden "çözelti" kavramını bir hatırlayalım istiyorum.

çözeltiler iki veya daha fazla maddenin karıştırılması ile hazırlanan tektür (homojen) yani her tarafta aynı oranda çözünmüş veya dağılmış karışımlardır. Fizikokimyasal olarak çözelti kavramı daha geniştir.

Bu tanıma göre bir katı, sıvı veya gazın bir başka katı, sıvı veya gaz içinde tektür bir şekilde dağılmasıdır. Eczacılıkta, çözelti, solutio, solution,  liquor ve liqueur gibi sinonimlerle isimlendirilmektedir. Eczacılıkta preparatların büyük bir kısmı çözelti şeklindedir. Aromatik su, posyon, şurup,  parenteral çözeltiler, gargaralar, damlalar, v.b. preparatlar çözelti olarak  kullanılan preparatlardır.

çözelti türü preparatların tercih nedenleri:

1) Katı tipi preparatlara göre alımları daha kolay olduğu ve çocukların  kullanımına uygun olduğu için avantajlıdır.

2) çözelti tipi preparatlar daha kolay emilmektedirler.

3) Tektür sistemler olduklarından, dozlama daha homojen yapılabilmektedir.

4) üretimleri kolay ve ucuzdur.

Bu avantajlarına karşın dezavantajları da şöyle sayılabilir:

1) Saklanmaları ve taşınmaları zordur.

2) Bazı etkin maddelerin koku ve kötü tadları çözelti tipi preparatlarla  maskelenemez.

3) çok çabuk hidroliz veya oksidasyona uğradıkları  için stabiliteleri düşüktür.

4) Hasta tarafından dozlama tam olarak yapılamaz.

5) Mikroorganizma üremesi için uygun ortamlardır.

Bu yüzden uzun süre saklanamazlar.

çözelti tipi karışımlarda bir çözünen, birde çözen kısım vardır. çok olan kısım, çözücü olarak tanımlanır. çözünmüş  olan kısım ise, çözünen olarak isimlendirilir. Gerçek  çözeltilerde çözünen madde çözünme ortamında  iyice çözünmüştür ve gözle görülmez (örneğin, sakaroz  çözeltisi). Gerçek çözeltilerde çözünen maddenin, çözündükten sonra kimyasal özellikleri değişmez. çözünen maddeye kimyasal etki yapmayan çözücülere inert çözücü denir. Gerçek çözeltilerde, çözünen madde önceden öğütülürek toz edilirse, karıştırılırsa veya ısıtılırsa çözünmesi kolaylaşır. çözünürlük, çözeltiler  için önemli bir parametredir. Maddelerin fizikokimyasal özellikleri çözünürlük üzerine değişik etkilerde  bulunur. çözünürlük, sıcaklığın artmasına, çözücünün yapısına, karıştırmaya ya da çözünen maddenin yapısına bağlı olarak değişir.

çözeltide bulunan çözünmüş madde ile çözücü arasında denge oluşmuş çözeltilere "doymuş çözeltiler" denir. çözeltinin belli sıcaklıktaki çözünürlük değişmezinden fazla miktarda madde taşıması hali ise, "aşırı doymuşluktur".

Belli bir sıcaklıkta yapılmış olan doymuş çözeltinin içindeki çözünmüş olan maddenin gram olarak ağırlığı,

çözünürlük kavramı olarak ifade edilir ve birimi g/L'dir.

çözelti şekilleri genel olarak:

1) Gaz içinde gaz,

2) Katı içinde gaz,

3) Sıvı içinde gaz,

4) Sıvı içinde sıvı,

5) Sıvı içinde katı şeklindedir.

 

Bu makalede Eczacılıkta  sık kullanılan sıvı içinde sıvı ve yine sık kullanılmakla beraber bizimde konumuzu oluşturan sıvı içinde katı çözeltilerden bahsedeceğiz.

"Sıvı içinde sıvı" çözelti türlerinde ise, her zaman iki sıvının  birbiriyle tam olarak karışması beklenmez. Bununla beraber, birbirleriyle her oranda karışan sıvılar vardır. örneğin etanol-su, su-gliserin, alkol-eter gibi birbirleriyle karışan sıvılar vardır. Etanol-su birbirleriyle her oranda karışır ve bu karışım eczacılıkta önemlidir. Yine su-gliserin karışımı ilaçların hazırlanmasında taşıyıcı olarak kullanılır. Ancak su-eter, su-kloroform gibi birbirleriyle karışmayan sıvılar da vardır. Bu tip çözelti şekilleri de eczacılıkta kullanılırlar.

Diğer çözelti türü ise "sıvı içinde katı" şeklidir. Eczacılıkta  çok kullanılır. Sıvı içindeki katının çözünürlüğünde karıştırma, sıcaklık, pH'yı değiştirme, katı maddeyi  öğütme, v.b. gibi pek çok faktör etkilidir ve bu faktörler uygun şekilde değiştirilerek çözünürlükleri artırılabir.

çözeltilerin Hazırlanması

çözeltiler hazırlama şekillerine göre,

1) Basit karıştırma yolu ile hazırlananlar,

2) Kimyasal bir reaksiyon sonucu hazırlananlar,

3) Ekstraksiyon ile hazırlananlar

olarak sınıflandırabilir.

Birinci yolla hazırlananlar basit çözeltiler olarak da tanımlanır. Burada katı madde sıvı içinde çözülür. örneğin;

borik asit çözeltisi, iyot çözeltisi gibi, ve makalenin konusunu oluşturan rivanol çözeltisi gibi.

ıkinci grup hazırlama yönteminde ise, iki veya daha fazla katı maddenin uygun bir sıvı içinde çözünmesi sonucunda kimyasal bir reaksiyon oluşturarak etkin  maddenin meydana gelmesi şeklindeki çözeltilerdir.

örnek olarak Alüminyum subasetat çözeltisi verilebilir.

üçüncü grup, hazırlama yöntemi ile hazırlananlar, ekstraksiyon yöntemi ile hazırlanan çözelti türleridir.

Bu grupta bitkisel ya da hayvansal kaynaklı droglar, su veya su içeren diğer maddelerle ekstre edilir. Daha sonra süzülerek kullanılır. Belladon ekstresi, Hyosiyamus ekstresi örnek olarak verilebilir.

Eczacılıkta hazırlanan çözelti formunda preparatların çoğunda çözündürme işlemi yapılır. Solüsyon şeklinde hazırlanan bir formülde gerek çözücünün gerekse çözücü içinde çözünen madde ve maddelerin miktarının kesin olarak belirlenmesi gerekir. Burada ağırlık ölçmelerinde birim, genellikle g (bazen miligram veya mikrogram), hacim ölçmelerinde de ml (bazen litre veya mikrolitre) olarak verilmektedir.

Türk farmakopesi (1974) de bir maddenin çözünme (eriyebilme) derecesini belirtmek için kullanılan ‘kısım’ deyimi,1 g katı veya 1 ml sıvının eriyebildiği eriticinin ml sayısını gösterir. Farmasötik bir maddenin erime kabiliyeti tam olarak bilinmediği hallerde eriyebilme derecesini göstermek için aşağıdaki değerler verilmiştir.

çözünürlük tanımları

1 kısım madde ıçin gerekli çözücü miktarı (kısım)

çok çözünür <1

Kolayca çözünür 1-10

çözünür 10-30

Az çözünür 30-100

Güç çözünür 100-1000

çok güç çözünür 1000-10000

Pratik olarak çözünmez >10000

Konsantrasyonların yüzde (%) olarak ifade edilmesi;

Farmasötik formülün ihtiva ettiği etken madde miktarı yüzde (%) konsantrasyon şeklinde ifade edilir.Miktarlar ağırlık (a) veya hacim (h) değerlerine göre belirtilir. Diğer bir ifade ile;

a)100 g numunede bulunan etken madde miktarı gram olarak (a/a) veya (g/g)

b)100 ml numunede bulunan etken madde miktarı gram olarak (a/h) veya (g/ml)

c)100 ml numunede bulunan etken madde miktarı hacim olarak (h/h) veya (ml/ml) şeklinde ifade edilir.

Eğer bir solüsyonda yüzde konsantrasyon tanımı yukarıda tanımlanan şekillerde ve tam olarak yapılmamışsa, değerlendirmelerde genellikle aşağıdaki tarifler anlaşılır. 

1-Katı içinde katı madde karıştırılması ile hazırlanan formüller için % (a/a) veya (g/g),

2-Sıvı içinde katı madde çözündürülmesi ile hazırlanan formüller için % (a/h) veya (g/ml),

3-Sıvı içinde sıvı çözündürülmesi ile hazırlanan formüller için % (h/h) veya (ml/ml) konsantrasyonlarında hazırlanmış olarak kabul edilir.

Bu tariflere ait açıklama ve örnekler;

Konsantrasyonların yüzde (a/a) olarak ifadelerine ait örnek:

% 1,5 (a/a) eritromisin ihtiva eden bir merhemin 30 g için gereken etken madde miktarı nedir?

1,5x30/100 = 0,45 g

Konsantrasyonların yüzde (a/h) olarak ifadeleri ile ilgili örnek;

Hem çözücü hem de çözünen maddelerin tartılması veya hacmen ölçülmesi ile hazırlanan (a/a) ya da (h/h) şeklindeki formüllerin hesaplanması oldukça kolay ise de, belirli hacimde ve belirli konsantrasyonda (a/h) şeklinde bir çözeltiyi hazırlamak için farklı hesaplama ve işlem yapmak gerekir. Bu duruma sebep preparat içinde çözünen bir maddenin, çözücü içindeki yer değiştirme değerinin kesin olarak bilinmemesidir. Bundan dolayı belirli ağırlıktaki bir madde ile belirli hacimdeki çözücüden hazırlanan preparatın son hacmini pratik olarak saptamak mümkün değildir. Pratik çalışmalarda çözündürme işleminden sonra hacmen bir tamamlama yapılması gerekir.

Birçok hekimlerin, reçetelerinde belli hacimdeki bir çözelti içerisinde belirli ağırlıkta madde bulunmasını istemesi sebebi ile pratikte % (a/h) şeklindeki çözeltilerin kullanılması daha sık görülmektedir. Bu durumdaki çözeltiler "preparatın 100 ml’sinde çözünen maddenin gram olarak miktarı" şeklinde tarif edilir.

200 ml % 0,01 (a/h) rivanol çözeltisi hazırlamak için gerekli madde miktarı nedir?

Preparatın konsantrasyonu  % 0,01 (a/h) dır.

200 ml için gerekli olan rivanol miktarı  0,01/100=X/200    X=200x0,01/100=0,02 g olur.

Hazırlamada madde tartılır ve bir miktar suda çözündürülür, formüle preparatın hacmi 200 ml oluncaya kadar yetecek miktar su ilave edilir.

Konsantrasyonların yüzde (h/h) olarak ifadeleri ile ilgili örnek:

Bir gargara formülünde % 0,1 (h/h) nane esansı bulunduğuna göre bu formülde 80 ml için gerekli esans miktarı nedir ?

Reçeteye göre preparatın esans miktarı 1000 ml de 1 ml oranındadır. 80 ml içindeki miktarı hesaplamak için.

1/1000=X/80 orantısından X=80x1/1000  0,08 ml olarak bulunur.

 

Değerli meslektaşlarım bu bilgiler ışığında gelen sorulara bakacak olur isek;

merhabalar , rivanol solusyonunu sisteme girerken 2 tane giris var

1 gr rıvanol                                 1 gr rıvanol

999 gr distile su               ve       1000 gr distile su

tereddütte kaldım hangisi doğru acaba hazırlanırken kaynamış soğumuş su ile hazırlıyoruz sıcakta hazırlanan solüsyon diye girebilir miyiz yoksa soğukta hazırlanan solüsyon diye mi gireceğiz…?

 

Formülün reçetede nasıl yazıldığını göremediğimiz için sisteme girerken maddelerin yukarıda verilen miktarları ile giriş yapmalı ve tabi ki sıcakta hazırlanan çözelti olarak girmeliyiz.

Eğer reçetede benim makaleyi yazarken belirtmiş olduğum formül yazılı ise;

Rp

Ethacridini lactas …………     0,1 g

Aqua …..…………………   ad   100,0 g

Burada sisteme  99,99 g aqua, 0,1 g rivanol  girilmesi uygun olacaktır. Bu çözelti (a/a) formunda olup toplam kütle 100 g’ı geçmemelidir. Bilindiği gibi ad veya ym  kısaltmaları Latincede ….ye kadar …..ye tamamlayınız   anlamlarını ifade etmektedir.

Eğer reçete sıvı içerisinde katı (a/h) çözelti ağırlık formunda yazılmış ise;

Rp

Ethacridini lactas …    0,1 g

Aqua ……………….….  100,0 ml

Bu formülde 0,1 g rivanol 100 ml aqua hesap edilmelidir.

 

Diğer bir formüle bakacak olur isek,

Rp

Ethacridini lactas …     0,1 g

Aqua ……………ad.…   100,0 ml

Bu formül  en çok tartışmaların yaşandığı yazılış şeklidir. (a/h) formunda olup 100,0 ml suyun içerisinde 0,1 g rivanol çözeltisini ilave ettiğimizde rivanol su içerisinde tamamen eriyecek diğer bir kimyasal ifadeyle su moleküllerinin içerisindeki boşluklara girecektir.Bu preparatı hacim 100,0 olana kadar çok çok az bir su ilavesi ile 100,0 ml tamamlama zorunluluğu vardır.

O halde sisteme girerken 99.99 ml su ve 0,1 g rivanol hesaplamak durumunda mıyız ..?

Yoksa 100 ml su 0,1 g rivanol mü hesap etmeliyiz..?

Pratik hazırlama ve teorik hesaplama burada çelişmektedir.

Benim samimi yorumum her iki hesaplama yönteminin de kabul edilebilir olması yönündedir. Eğer bu iki hesaplama yönteminden bir tanesi hatalı olarak kabul edilir ise Türk Farmakopesinde (1974) yer alan bir sözü hatırlatmak isterim, "emniyet sınırları-fiducial limits" yani her iki farklı hesaplama yöntemi ile formül hazırlandı ise etkinlik, yararlılık açısından hastayı riske edecek bir maddi hata yapılmış mıdır? Emniyet sınırları aşılmış mıdır?

ışin maddi boyutunda SGK'nı zarara uğratacak bir hesaplama mı yapılmıştır?

Değerli meslektaşlarım TEB genel kurulunda yapmış olduğum konuşmada bizi medulanın dar kalıplarına hapsedenlere selam söylemiştim...Ne kadar haklıymışım…

Biz bu tartışmaların içerisinde kaybolup giderken Trakya üniversitesi Tıp Fakültesi dergisinde yayınlanan bir klinik çalışmadan bahsetmek istiyorum.

Bu klinik çalışmanın içerisinde bir tane Eczacı yok yani olması gereken yok..

Lütfen zaman ayırıp inceleyin …

ıyi haftalar dileğiyle….

 

Tel: (332) 3520657

Fax: (332) 3512816

a.pekcan@eczacininsesi.com

http://www.majistralformul.com/

 

Epizyotomi Bakımında Serum Fizyolojik ve Rivanolün ıyileşme Sürecine Etkisi

The Effect of Serum Physiological and Rivanol on the Process of Recovery During Episiotomy Care

Sema DERELı YILMAZ,1 Gülşen VURAL,2 Said BODUR3

1ıstanbul üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Bölümü, ıstanbul;

2Gazi üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Ankara;

3Selçuk üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Tıbbi ıstatistik Bilim Dalı, Konya

Başvuru tarihi / Submitted: 26.10.2008 Kabul tarihi / Accepted: 13.01.2009

Amaç: Epizyotomi, birçok hastanede primigravidalarda sıklıkla uygulanmaktadır. Epizyotomi bakımında standart bir uygulama yoktur. Bu çalışma ile serum  fizyolojik (SF) ve rivanolün epizyotominin iyileşme süreci ve perine ağrısı üzerindeki etkisinin karşılaştırılması  amaçlandı.

Hastalar ve Yöntemler: Bu çalışma vajinal doğum yapan 60 primipar üzerinde yapıldı. Veri toplama sürecinde katılım koşullarına uygun, ilk 30 annenin epizyotomi bakımında rivanol kullanıldı.

(Grup 1). Grup 2’de ise SF kullanıldı. İlk veriler postpartum ilk dört saat içinde hastanede toplandı.

7., 14., 21. günlerdeki değerlendirmeler için anneler hastaneye davet edildi. Epizyotomi yarası

REEDA skoru ile, ağrı ise Görsel Analog Skala ile değerlendirildi.

Bulgular: Epizyotomi iyileşme sürecinde ıki grup arasında toplam REEDA skoru yönünden

7., 14. ve 21. günlerde SF lehine fark saptandı.Ağrı bakımından 21. günde SF grubunda fark saptandı.

Sonuç: Bu çalışmanın sonuçlarına göre epizyotomi yarasının iyileşmesinde SF rivanolden daha etkili  bulunmuştur. Bu sebeple epizyotomi bakımında yara iyileşme sürecine yan etkisi bulunmayan ve bir kimyasal olmayan SF kullanımı önerilir.

Anahtar sözcükler: Epizyotomi; yara iyileşmesi; ağrı.

 

Bu makalenin hazırlanmasında faydalandığım kaynaklar;

TK 1974

ılaç formülasyonunda hesaplamalar (Prof.Dr.şükran Geçgil)

Merc Milipore El Kitabı,II baskı,2011

Zelihagül Değim-çözeltiler

Uzm.Ecz.Ahmet Nezihi Pekcan
Pekcan eczanesi - Konya
pekcanecz@gmail.com
Tel: (332) 3520657
http://www.majistralformul.com/